şehirden köy yaşamına

Şehirden Köy Yaşamına Geçiş

Şehir hayatından ve stresinden bunalan pek çok kişinin aklından geçen; ‘bir gün bir Ege kasabasına yerleşeceğim’ fikrini hayata geçirmiş biri olarak yazıyorum bu yazıyı. Özendiğimiz, doğanın bir parçası olarak yaşama düşüncesi, üzerinden geçen 1.5 yılın ardından, artık bizim normalimiz oldu. Ayvalık’ta yaşama fikriyle yer ararken keşfettiğimiz köy, tam da aradığımız özellikleri barındırınca birden kendimizi köy yaşamının içinde buluverdik. Ayvalık’ın eski bir Rum köyünde yer alan eski taş evimizin restorasyonu 2 yıl önce başladı. Hayattaki en büyük şanslarımdan biri olan annemin, mesleğinin de mimarlık olması bütün prosedürü bizim için kolaylaştırdı. Kayrak taşları ile kapatılmış olan dış cephesinden, kaplama taşların sökülmesi ve sıvalarından temizlenmesi ile özgün taşları ortaya çıkarılan evin cephesine sadece beyaz derz uygulaması yapıldı. Yüzyıldan fazla yaşı olan evde, yapıldığı dönemin duvar örme işleminde kullanılan malzeme sadece toprak olduğundan, taşları birleştirmek ve duvarı korumak için, derz uygulaması kaçınılmaz bir işlemdi.

Kat döşemesini taşıyan, yüzyıldan yaşlı “greda”, ray demirleriyle desteklenip sağlamlaştırıldı. Tüm doğramaları, tavan ahşap kaplaması ve kapıları yenilenen evde ağırlıklı olarak mavi ve beyaz tercih edildi. Annem, Y. Mimar Selma An tarafından gerçekleştirilen restorasyon çalışmalarında giriş katı, mekanın darlığı nedeniyle tamamen açılıp açık mutfak ve yaşam alanına dönüştürüldü. Kış bahçesi ile de ferahlatılan giriş katı, günün büyük kısmının geçirildiği, bahçenin de dahil olduğu bir yaşam alanı oldu. Üst kat ise daha çok uyumak için çıkılan yatak odalarından oluşuyor. Küçük mekanlar için pratik çözümler geliştiren mimarımız, üst kata çıkan merdiven altını minik bir misafir tuvaleti, hemen merdiven bitimine denk gelen alçak kısmı mini bir temizlik deposu ve basamakları da ayakkabı çekmecesi olarak değerlendirerek az mekanda çok fonksiyon oluşturdu. Yazıyı okuyanların ya da benzer hedefleri olanların zihnini kemiren ‘ne iş yaparız, sıkılır mıyız?’ sorusuna gelince… Küçük yerlere taşınmak denince pek çok insanın kafasına takılan ‘sıkılmak, boşta kalmak’ sorunu benim için problem olmadı.

Sıkılmayan ve sürekli üretecek birşeyler bulan bir yapıdayım. Bu nedenle köy hayatı bu açıdan bana fırsat yarattı. Hatta bu tür şeylerle hiç işi olmayan ve gelirken IT sektöründeki işini de bırakıp gelen eşime de bunu bulaştırdım. Burada geçirdiğim sürede yıllardır öğrenmek isteyip de vakit bulamadığım seramik derslerine katıldım. Sonra çok güzel insanlarla tanıştım ve birlikte Başka Bir Okul Mümkün Ayvalık kooperatifini kurduk. Birlikte çocukların daha iyi eğitim alması için uğraşıyoruz. Bu yaz eşimle ürettiklerimizi sattığımız bir de mekan açtık köyde. Birçok tasarım obje ve aksesuarın satıldığı Kuc´a adlı minik bir atölye&butik. 6 yaşına girmek üzere olan kızımız da burada çok mutlu. Fiziksel olarak daha güçlendiğini, tek başına ağaca çıkabilmeyi başardığını izlemek harika! Ayrıca yabani otlar ve doğa konusunda da yaşına göre oldukça bilgili. Bence en önemli şeylerden biri de bir köye yerleşip oradaki insanlara bilmişlik taslamamak. İnanın o hayat içinde aslında bilmeyenin siz olduğunu zamanla öğreniyorsunuz. Doğada yaşamak şehir yaşamından çok başka ve benim gibi hayatında köy görmemiş insanların öğreneceği hâlâ çok şey var. Tüm bunların yanında sağlıklı beslenmek ve temiz hava solumak da avantajlardan.

Hakkında Selim Çayır

80'lerin son kuşağından, bilginin satılamayacak veya satın alınamayacak olduğunu düşünen, bildiklerini bu mecra vasıtasıyla misafirlerine aktarmayı hedeflemiş Bilgi Rehberi yazarı...

İlginizi Çekebilir

Türk Tarihindeki Beş Kadın Kahraman

Mevzu vatanın savunulması olduğunda cesur Türk kadınları da eline silah alıp savaşmış ve büyük kahramanlıklar …