Turkuaz taşı, bir diğer adıyla firuze taşı değerli taşlar arasında yer alır. Turkuaz belki de insanlık tarihindeki en eski taşlardandır ve kralların, şamanların, savaşçıların tılsımı olarak da bilinir. Mavi ve yeşilin eşsiz karışımını andıran renk tonu, bu renge de adını vermiştir.
Turkuaz adı , Türk taşı anlamına gelen, pierre Turque kelimesinden türemiştir. Bunun sebebiyse Orta Asya’daki madenlerden Avrupa’ya giden taşların Türkiye’den geçmiş olması ve Venedik’li tüccarların genellikle Türk pazarlarından taşı satın almalarıdır.
Binlerce yıldır, firuze taşı, bilgelik, asalet ve ölümsüzlüğün gücü olarak ödüllendirilmiş ve tüm kültürlere bu şekilde yayılmıştır. Eski Mısırlılar, Persler ve Çinliler, Güney Amerika’daki Aztekler, İnkalar ve Yerli Kuzey Amerikalılar arasında Turkuaz, süslemede, güç, şans ve koruma için kutsal sayıldı.

M.Ö. 5000’e kadar uzanan turkuaz boncukları Irak’ta bulunmuştur. Mısırlı’lar M.Ö. 3200 yılına ait Tutankamon için adanmış turkuaz işlemeli maskeler bulunmuştur. Turkuaz, ilkbahar başlangıcında doğanların doğal doğum taşlarından biridir (20 Mart – 19 Nisan). Turkuaz, Türk’ler tarafından at üstünde dengeyi sağladığı gerekçesiyle kullanılmaya başlanmıştır. Denge taşı olduğu da bilinmektedir.
MOHS skalasında(Sertlik) 10 üzerinden 5-6 değerine sahip olabilmektedir. Asitli, bakır yönünden zengin yeraltı suyunun aşağıya sızdığı ve fosfor ve alüminyum içeren minerallerle reaksiyona girdiği kuru ve çorak bölgelerde Turkuaz bulunur. Hem mücevher, hem de süs malzemesi olarak kullanılan değerli taşlar arasında yer alır.